Hasan Tahsin Kimdir, Hasan Tahsin Hayatı
Hasan Tahsin Kimdir, Hasan Tahsin Hayatı

Hasan Tahsin

Osmanlının son zamanlarındaki sancılı günlerinin yaşandığı 1900’lü yılların başlarında, Mondros mütarekesi imzalanmış ve işgal yılları olarak adlandırılan dönem başlamıştı. Bu dönemde ülkemizin farklı köşelerinde, farklı ülkelerin kuvvetleri marifetiyle işgaller başlamış, batı bölgesinde ise Yunan işgali söz konusu olmuştu. Çanakkale mücadelesinin ardından, farklı cephelerdeki durumlar sebebiyle imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması, batı bölgelerinde yaşayan halkın büyük tepkisini almış, özellikle İzmir’in Yunanistan tarafından işgal edilecek olması, büyük olayların fitilini ateşlemişti. Hasan Tahsin kimdir sorusuna farklı tarih araştırmacılarından farklı cevaplar alınsa da, işgal sonrasında en büyük tepkiyi veren millet kahramanı cevabı ortak paydada durur.

Kimileri kişiliği hakkında ve uyruğu konusunda farklı söylevlerde bulunur, kimileri de yaktığı ateşin, işgal kuvvetlerinin niyetlerini değiştirdiğini ve işgalin ardından büyük taarruz’a yani milli mücadeleye kadar sürecek hareketi başlattığını savunur. Bizim tarih anlayışımız içerisindeki yeri ise o zaman İzmir ve tüm batı işgaline karşı, ilk kurşunu sıkan, gerçek milli mücadeleyi başlatan halk kahramanı olduğu yönündeki bilgilerin doğru olduğu inancıdır.


Hasan Tahsin Kimdir

Hasan Tahsin, Recep Hasan Tahsin ve Rabia Hanımın 1888’de Selanik’te doğan oğludur. İlköğrenimini Mustafa Kemal ATATÜRK gibi Şemsi Efendi’de okumuştur. Orta öğrenimi için Selanik Fevziye Mektebi’ne giden Tahsin, parlak zekâsı ve tahsil hayatındaki başarılarıyla göz doldurarak, İttihat ve Terakki Cemiyeti bursu ile Paris Sorbonne Üniversitesinde Siyasal Bilimler eğitimini tamamladı. Üniversite eğitimi sırasında yaşanan Trablusgarp savaşını, yakın arkadaşı Mısır’lı öğrenci lideri pozisyonundaki Şeyh Dayef ile mitingler organize ederek, protestolarda başrolü üstlendi.

Hasan Tahsin Kimdir
Hasan Tahsin Kimdir

İttihat ve Terakki Cemiyeti halk adına girişimci olan Hasan Tahsin’e, Paris’te çeşitli görevler verildiği ve Osmanlı mücadelesi adına Teşkilat-ı Mahsusa için bazı rolleri de kabul ettiği bilinir. Bu vazifeleri sırasında, İngiliz istihbaratı ve İngiliz hükümeti adına Osmanlıya karşı çalışmalar içerisine girmiş olan Buxton Kardeşler’e kurduğu tuzak ile Bükreş’te suikast düzenledi ve yakalanarak 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1916 yılında, Alman hareketinin Bükreş ilerlemesinden fırsat bularak hapishaneden çıkan Tahsin, İstanbul’a döndü. Bir süre sonra verem hastalığı tedavisi adına İsviçre’ye gitmek zorunda kalmış ve tanınmamak için adını değiştirerek, Hasan Tahsin ismini kullanmaya başlamıştır. Gerçek adı olan Osman Nevres’i terk edip yeni adıyla tanınacak olan Hasan Tahsin hayatı boyunca bu adı hem milli mücadelesinde hem de gazetecilik hayatında ölene kadar kullanmıştır.


Hasan Tahsin Hayatı

Hasan Tahsin yurtdışındaki eğitimi ve giriştiği halk mücadelesiyle dolu kısacık hayatında, gazetecilik yaparak halkın her konuda birliğini ve mücadeleye olan katkılarını yaygınlaştırmasıyla tanınır. Özellikle yurdun işgal altına girmesiyle işgale karşı gizli ayaklanma ve ret girişimleri için farklı yörelerde toplanan direniş cemiyetleri, Tahsin’in kaleminden gelecek haberlere büyük ilgi gösterir, hareketlerini bu haberlerde bahsedilen durumların iziyle devam ettirirlerdi. İzmir bölgesinde ise Redd-i İlhak Heyeti Milliye adındaki direniş, Yunanistan işgaline karşı hareket etmekte ve işgalin ilk gününden itibaren adı değişse de amacı aynı şekilde, Tahsin ve arkadaşlarının izini takip etmekteydi. Hatırlanması gereken bir diğer konu ise bölgesel direniş hareketlerinin ilerleyen günlerde, milli mücadele için birlikte hareket edeceği ve milli ordunun kurulmasıyla, ülkenin topyekûn savunmasındaki rolüdür.


Direnişçiler, İzmir’in işgali için ilk adımın yaşanacağı, 1919’un 14 Mayıs gecesi, İzmir Maşatlık Meydanı’na çok sayıda yerli halk ile birlikte toplanarak, büyük protestolar yapmıştı. Limana varan Yunan kuvvetleri karaya inmek için hazırlıklarını gözden geçirirken, toplanan kalabalık milli direnişçi ve halka yüksek sesle hitaplar ve işgal kuvvetlerine karşı başkaldırı çağrıları yapmaktaydı. O dönemde belediye başkanlığı görevini yürüten Hacı Hasan Paşa ve Hukuk-u Beşer Gazetesi’nin(İnsan Hakları Gazetesi) baş yazarlığını yapan Hasan Tahsin, halka hitap ederler ve direnişe karşı en büyük çağrıyı dile getirirler. Hasan Tahsin kimdir sorusuna önemli ve farklı cevaplar verilirken o dönemde bile çıkarttığı gazetenin adındaki sır, Hasan Tahsin’in halk ve insana karşı olan bakış açısını, milli duygularını daha iyi anlatmaktadır.

Tüm kararlılığıyla ve de sert bir dil ile toplanan halka “burayı yunana vermeyeceğiz” şeklide nidalar ile direniş çağrısında bulunulmakta ve Tahsin tarafından hazırlanmış bildiriler ile düşman karşısında birlik çağrısında bulunulmaktaydı. Bütün gece süren hararetli Yunan karşıtı gösteriler ve protestolara rağmen, 15 Mayıs sabahı saat 9 sularında, Pasaport Limanından askerlerin karaya çıktığını gören İzmir yerlisi Rumlar, bayraklı alkışlı bir karşılama sahnelerler. İlk ve de son olarak akıllarda kalan ise Hasan Tahsin’in bu karşılama ile mahallelere yayılmaya başlayan Yunanistan askerlerine karşı “Olmaz! Olamaz! Böyle Ellerini, Kollarını Sallaya Sallaya Giremezler!” şeklindeki yakınması duyuldu. Kalabalık arasından duyulan birkaç ellik silah sesi ise tüm kargaşa içindeki insanları daha da ateşler. Bu sesler Hasan Tahsin’in, Relover marka silahından gelmektedir.

Yunan Efsun Alayı’nın İzmir topraklarındaki ilk yürüyüşünde, Jori Papakostos ve Basile Delaris isimli iki askerin vurularak yere düştüğü görüldü. Bazı tarih kaynaklarında vurulan bu iki askerin, Yunanistan bayrağını ve sancağını taşıyan Bayraktarlar olduğu ve Hasan Tahsin’in bu askerleri hedef gözeterek vurduğundan bahsedilir. O tarihte 31 yaşında olan halk kahramanı, gazeteci, milliyetçi, insan hakları savunucusu ve işgale karşı, en büyük başkaldırı hareketinin sahibi direnişçilerden olan Tahsin, milli duyguları ile yaptığı saldırısından sonra, Yunan askerlerinin süngü darbeleriyle ciddi şekilde yaralandı. Kargaşa ve kaos esnasında kısa bir mesafe kaça bilen Tahsin’in hayatı, İzmir Saat Kulesi altında son buldu.


İzmir’deki bu ciddi direniş, yakın Anadolu şehirlerinden duyuldu ve direnişe karşı silahlı güçler bir araya gelerek, Yunanistan askerlerine karşı her durumda Hasan Tahsin’in anısını yaşattı. Rivayet odur ki, Çerkez Ethem himayesindeki adamları ve yöre efelerini işgale karşı topladığında,  Demirci Efe namıyla anılan bir direniş yiğidi “İzmir’de Bir Genç Düşmana İlk Kurşunu Sıktı, Bundan Gayrisi Bize Düşer!” diyerek, yöresel direnişe çağrıda bulunmuştur.

Hasan Tahsin Mezarı Nerede

İzmir’in işgali 9 Eylül 1922 yılına kadar sürmüş, aradan geçen sürede bölge halkına büyük eziyetler edilmiş ve Ankara’ya göz diken Yunan askerilerine karşı alınan zaferlerle, son bulmuştur. Bu süreçte ülkemizin farklı yerlerindeki direniş ve milli kuvvetlerin başarısı da göz ardı edilemez. Hasan Tahsin kimdir kısaca anlattığımız yazımıza, ölümünden sonra farklı kaynakların bildirdiği mezarı konusundaki açıklamalara yer verelim.

1973 yılında, Hasan Tahsin anısına İzmir’in Konak ilçesinde Büyükşehir Şehir Belediye’si binası yanında görkemli şekilde “Hasan Tahsin İlk Kurşun” anıtı ve heykeli açılışı yapılmıştır. İzmir’i ziyaret edenlerin en önemli durağı haline gelen anıt, işgal günlerinin sergilendiği bir abidedir. Genel bir inanış olarak, dile getirilen ve tam olarak kanıtlanmamış bilgilere göre, Hasan Tahsin’in mezarı, ailesi tarafından Harmandalı’ndaki bir çiftliktedir. Ayrıca, Tahsin’in severleri tarafından İstanbul Üsküdar, Bülbül Mezarlığı’nda gıyabında bir mezar oluşturularak, adı ve anısının yazılı olduğu mezar taşı dikilmiştir.  Hürriyet ve halk kahramanı Hasan Tahsin, kurtuluş mücadelesinin simge isimlerinden birisi olarak, her yıl Çanakkale Zaferi, İzmir’in İşgal ve Kurtuluşu, Kurtuluş Savaşı ve benzeri milli günlerimizde anıtı başta olmak üzere, İstanbul’daki temsili mezarında da anılmaktadır.