Showing posts with label #istanbul #İZMİR #ankara #World #Alevi #book #books #booklive #bookgram #book #books #booklive #bookgram #book #books #booklive #bookgram #book #books #booklive #bookgram #book #books #booklive. Show all posts
Showing posts with label #istanbul #İZMİR #ankara #World #Alevi #book #books #booklive #bookgram #book #books #booklive #bookgram #book #books #booklive #bookgram #book #books #booklive #bookgram #book #books #booklive. Show all posts

Thursday, December 3, 2020

Cebelitarık Boğazı Hakkında Bilgiler; Nerededir, Özellikleri ve Tarihçesi..

 
Cebelitarık Boğazı Hakkında Bilgiler; Nerededir, Özellikleri ve Tarihçesi.


Atlas Okyanus'u ile Akdeniz'i birbirine bağlayan ve üç ülkenin egemenliği altında olan Cebelitarık Boğazı, konumu itibariyle, jeopolitik önemi olan bir boğazdır. Birleşik Krallık, Fas ve İspanya'nın kontrolü altında olan Cebelitarık Boğazı'ndan her yıl yaklaşık 7500 gemi geçmektedir. Cebelitarık Boğazı hakkında detaylı bilgi bulacağınız bu yazıda; boğazın konumu, önemi ve tarihine dair önemli bilgilere ulaşacaksın.
Akdeniz ile Atlantik Okyanusu arasında köprü niteliğinde olan Cebelitarık Boğazı 60 km uzunluğunda ve 44 km genişliğinde olan bir boğazdır. Adını Tarık Bin Ziyad’dan almış olan boğazın derinliği ortalama olarak 426 metredir. Avrupa ve Afrika kıtalarını birbirinden ayıran Cebelitarık Boğazı'nın siyasi anlamda oldukça büyük önemi bulunmaktadır. İngiltere, Fas ve İspanya egemenliğinde bulunan boğaz yılda yaklaşık 7500 gemi geçişine ev sahipliği yapmaktadır.
1713 yılında resmi olarak İngiltere’nin kontrolüne geçmiş olan boğaz uzun yıllar ülkeler arasında siyasi çekişmelerin başlıca nedeni olmuştur. En çok İngiltere ve İspanya arasındaki sorunların ana kaynağı sayılan Cebelitarık Boğazı 2002 yılındaki referandum ile iki ülkenin ortak egemenliğine sunulmuştur. Günümüzdeki bilinen isminden önce Calpe adı ile bilinen boğaz, sonraki yıllarda Arap ordu komutanı olan Tarık Bin Ziyad olarak isimlendirilmiştir. Ardından Arapça dilinde Tarık’ın dağı anlamına gelen Cebelitarık adını almıştır.
Everest Dağı Hakkında Bilgi; Özellikleri, Turizmi ve Tarihçesi

Ulaşım avantajından dolayı önemi büyük boğazlardan biri olan Cebelitarık Boğazı'nın, Süveyş Kanalı’nın açılması ile birlikte önemi daha da artmıştır. Antik çağdan itibaren konumu ve özellikleri ile gözde boğazlardan biri olan Cebelitarık Boğazı bir dönem Herkül’ün Sütunları ismi ile de anılmıştır. Boğazın üst yüzeylerinde doğudan batı yönüne doğu güçlü bir akıntı vardır. Bu akıntı derinliklerde azalmaktadır. Her iki tarafı da sarp kayalıklarla çevrilmiş olan boğaz bu özelliği ile de oldukça önemli sayılmaktadır.
İçindekiler
Cebelitarık Boğazı Nerededir?
 Cebelitarık Boğazı'nın konumu tam olarak Atlantik (Atlas) Okyanusu ile Akdeniz’in batısında kesişmektedir. Dünya ülkelerinin ulaşımı için kilit bir konumda bulunmasından dolayı oldukça önemli bir yere sahiptir. Afrika kuzey kıyılarında bulunan İber Yarımadası'na kadar uzanan boğaz 60 km uzunluğa sahiptir. Cebelitarık Boğazı'nın stratejik konumunun ülkeler açısından avantajlı olması, günümüze kadar birden çok ülkenin egemenliğinde olmasına neden olmuştur.
Cebelitarık Boğazı'nın Özellikleri
 Septe Boğazı olarak da bilinen Cebelitarık Boğazı tek bir ülkenin egemenliğinde olmayıp, İspanya, Birleşik Krallık ve Fas'ın kontrolü altındadır. Boğazın en dar bölgesi 14 metre iken en derin bölgesi de 425 metreye yakındır. Günde ortalama 20 geminin geçişi bulunan boğazda genellikle okyanus ötesi bölgelere seyahat edilmektedir. Cebelitarık Boğazı'nın en dar olduğu kısım 14 kilometrelik ölçüsü ile Cires Burnu ve Tarija Burnu arasında kalan kısımdır. Boğazın en önemli özelliklerinden biri ise Afrika ve Avrupa ülkelerini birbirine bağlayan ve oldukça yüksek olan bir köprüyü üzerinde bulundurmasıdır.
Cebelitarık Boğazı'nın Tarihçesi
 Eski yılların Calpe Boğazı olarak bilinen Cebelitarık Boğazı resmi olarak İngiltere’nin himayesine geçene kadar birçok ülkenin egemenliğinden geçmiş ve değişik isimler almıştır. En son olarak Arap ordu komutanının namı ile anılmış ve Cebelitarık adını almıştır. Güvenlik amacıyla boğazın kuzeyde kalan kısmına kale inşa ettirilmiştir. 1462 yılında yaptırılmış olan kale ve boğaz İspanya’nın egemenliğine geçmiş ve 1502 yılında da bu egemenlik resmiyet kazanmıştır. Hollanda ve İngiltere egemenliği ise 1704 yılında gerçekleşmiştir. Daha sonra İspanya ve İngiltere arasında imzalanan Utrecht Antlaşması ile Cebelitarık Boğazı İspanyollardan İngiliz kuvvetlerine verilmiştir.
Cebelitarık Boğazı'nın Konumu ve Önemi
 Cebelitarık Boğazı'nın tarihte bu denli önemli yer edinmesindeki başlıca sebeplerinden biri ulaşım açısından eşsiz nitelikte olan konumudur. Atlantik Okyanusu ile Akdeniz arasındaki birleştirici noktada olması dünya ülkeleri için en önemli boğazlardan biri olmasını sağlamıştır. Stratejik açıdan muazzam olan bu konumu Süveyş Kanalı'nın açılması ile daha da artmıştır.
Boğazın en geniş bölümü Spartel ve Trafalgar burunları arasında kalan kısımdır. Orta kısımları ise boğazın en sığ olduğu bölümleridir. Cebelitarık Boğazı kıyısında yer alan pek çok Avrupa ve Afrika ülkesi boğazın eşsiz ulaşım olanaklarından yararlanmakta ve çeşitli savaş ülkelerinin nazarında da değer bulmaktadır. İspanya, Fas ve Birleşik Krallık ülkelerine bağlı olan Tanca, Barbate ve Ceuta boğazın kıyısında yer alan yerleşim yerleri arasındadır.
İpek Yolu Hakkında Bilgiler; Nerededir, Önemi ve Tarihçesi

Tarihte sömürge ilan edilen boğazlardan biri olması Cebelitarık Boğazı'nın İspanya ve Birleşik Krallık arasında bazı sorunların doğmasına yol açmıştır. Bu sorunlara çözüm olarak çeşitli oylamalar düzenlenmiştir. Yapılan oylamalara göre 1967 tarihinde İspanyol egemenliği red oyu almıştır. 1969 yılındaki oylamada ise Cebelitarık, Birleşik Krallık'ın himayesi altında olmayı kabul etmiştir.
Cebelitarık Boğazı ve Perejil Adası Krizi
 Cebelitarık Boğazında bulunan kayalık ada özelliğindeki Perejil Adası Fas ve İspanya ülkeleri arasındaki sorunların en önemli sebeplerinden biridir. Fas kıyılarına 250 metre, İspanya kıyılarına ise sadece 8 km uzaklıkta bulunan adanın egemenliğine sahip olmak bu ülkeler için büyük sorun teşkil etmektedir. 2002 yılında ilk olarak Fas’ın adaya asker çıkarması İspanya ile aralarındaki gerilimin daha da artmasına sebep olmuştur. İspanya’nın da adaya asker çıkarması egemenlik krizinin büyük bir sorun olarak devam etmesine neden olmuştur.

Cebelitarık, Akdeniz’i Atlas Okyanusuna bağlayan, konumu itibariyle stratejik önemi çok büyük olan bir boğazdır. Süveyş kanalının açıldığı Cebelitarık Boğazı, birçok tarihi olaya da ev sahipliği yapmıştır.














Wednesday, December 2, 2020

Dünyanın Dönüş Hızı ve Eksen Eğikliği

 
1/12
Dünyanın Dönüş Hızı ve Eksen Eğikliği

2/12
DÜNYANIN DÖNÜŞÜ

3/12

Dünya’nın Kendi Ekseni Etrafında Dönmesi (Günlük Hareket)
Dünya kendi ekseni etrafındaki dönüşünü, batıdan doğuya doğru 24 saatte tamamlar. Buna 1 gün denir.
Dünya, kendi ekseni etrafında atmosfer ile birlikte döndüğü için bu dönüş hissedilmez. Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki hızı en fazla Ekvator üzerindedir. Bu hız saatte 1670 km.dir.
 
Dünya’nın Kendi Ekseni Etrafındaki Dönüşünün Sonuçları
Gece ve gündüz birbirini takip eder.
Güneş ışınlarının günlük geliş açıları değişir.
Günlük sıcaklık farkları meydana gelir. Bunun sonucunda;
– Fiziksel çözülme oluşur.
– Günlük basınç farkları oluşur.
– Meltem rüzgârları oluşur.
Merkez kaç kuvveti meydana gelir. Bunun sonucunda;
– Sürekli rüzgârların (Alize, Batı, Kutup) yönlerinde sapmalar meydana gelir.
– Okyanus akıntıları (Gulf - stream, Labrador, vs.) halkalar oluşturur ve yönlerinde sapmalar olur.
Yerel saat farkları meydana gelir.
Cisimlerin gün içindeki gölge uzunlukları değişir.
Güneş doğuda erken doğar, batar ve batıda geç doğar, batar.
Dinamik basınç kuşakları meydana gelir.

"O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman'ın yaratmasında hiç bir 'çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o

4/12
göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)

Evrendeki milyarlarca yıldız ve galaksi mükemmel bir uyum içinde kendileri için tesbit edilmiş yörüngelerinde hareket eder. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı oldukları sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde 200 -300 milyar yıldız bulunan galaksiler birbirinin içinden geçip giderler. Bu geçişte, evrendeki büyük düzeni bozacak herhangi bir çarpışma olmaz.

Evrende hız kavramı dünya ölçüleriyle karşılaştırıldığında akıl durduracak boyutlardadır. Milyarlarca, trilyonlarca ton ağırlığındaki yıldızlar, gezegenler ve sayısal değerleri ancak matematikçilerin anlayabileceği büyüklükteki galaksiler ve galaksi kümeleri uzay içinde korkunç bir süratle hareket ederler.

Örneğin, dünya saatte 1670 km. hızla kendi ekseni çevresinde döner. Bugün en hızlı merminin saatte ortalama 1.800 km.lik bir sürate sahip olduğu düşünülürse dünyanın dev boyutlarına rağmen süratinin ne denli büyük olduğu anlaşılır.

Dünyanın güneş etrafındaki hızı ise merminin yaklaşık 60 katıdır: saatte 108.000 km. (Böylesine büyük bir süratle yol alabilen bir araç yapılabilseydi dünyanın çevresini 22 dakikada dolaşacaktı.)

Verdiğimiz bu sayılar sadece dünya içindir. Güneş sistemi ise daha da ilginçtir. Bu sistemin sürati mantık sınırlarını zorlayacak derecededir. Evrende sistemler büyüdükçe sürat artar. İşte güneş sisteminin galaksi merkezi etrafındaki dönüş sürati: -Saatte tam 720.000 km., 200 milyar yıldızı bünyesinde bulunduran "Samanyolu Galaksisi"nin uzay içindeki hızı ise saatte 950.000 km. dir

Bu baş döndürücü hız, aslında dünya üzerindeki yaşamımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterir. Böylesine karmaşık ve hızlı bir sistem içinde dev kazaların oluşması normalde oldukça mümkündür. Ancak, ayette dendiği gibi, tüm bu sistem içinde hiç bir 'çelişki ve uygunsuzluk' yoktur. Çünkü evren de, her şey gibi, "başıboş “değildir ve Allah'ın koyduğu dengeye göre işlemektedir.
 
 

DÜNYANIN EKSEN EĞİKLİĞİ VE SONUÇLARI

Dünya ekseninin 23°27′ eğik oluşunun sonuçları şunlardır:
Güneş ışınlarının yeryüzüne düşme açısı yıl boyunca değişir.

5/12
Güneşin doğuş ve batış saatleri ile yerleri değişir.
Aydınlanma çemberinin sınırı mevsimlere göre değişir.
Mevsimlerin oluşumuna neden olur.
21 Aralıkta Güney Yarım Kürenin, 21 Haziranda ise, Kuzey Yarım Kürenin Güneşe daha dönük olmasına neden olur.
Gece ile gündüz süreleri arasındaki farkın, Ekvatordan kutuplara gidildikçe artmasına neden olur.
Yıl içinde cisimlerin gölge uzunlukları değişir.
Dönencelerin ve kutup dairelerinin sınırlarını belirleyerek, matematik iklim kuşaklarının oluşumuna neden olur.

EKSEN EĞİKLİĞİ OLMASAYDI:

(Ekvator düzlemi ile ekliptik üst üste çakışsaydı veya yer ekseni ekliptiği dik olarak kesseydi)
Dönenceler ve kutup daireleri oluşmazdı.
Güneş ışınları sadece Ekvatora dik gelirdi.
Mevsim değişmesi olmazdı. Sürekli aynı mevsim hüküm sürerdi.
Aydınlanma dairesi sürekli kutup noktalarına teğet geçerdi.
Gece gündüz süreleri birbirine eşit olurdu.
Güneşin doğuş-batış konumu ve saati değişmezdi.
Kısacası; sürekli ekinoks durumu yaşanırdı.

EKSEN EĞİKLİĞİ  20°OLSAYDI:

Güneş ışınlarının dik geldiği alan daralırdı.
Güneş ışınlarının düşme açısında değişim azalacağından,Ekvatoral bölgenin sıcaklık ortalaması artardı.

6/12
Kutup kuşağı ve tropikal kuşağın alanları daralırken , ılıman kuşak genişlerdi.
Yurdumuzda yazlar daha serin, kışlar daha ılık olurdu.
Kutup noktalarının sıcaklığı azalırdı.
Dönencelerin ve kutup dairelerinin sınırlarını belirleyerek, matematik iklim kuşaklarının oluşumuna neden olur.

YÖRÜNGELER VE DÖNEN EVREN

Evrendeki büyük dengenin en önemli nedenlerinden biri, kuşkusuz gök cisimlerinin belirli bir yörünge izliyor olmasıdır. Bu yörüngelere, yakın zamana kadar bilinmediği halde, Kuran'da da dikkat çekilmiştir:

"Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur; her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler." (Enbiya Suresi, 33)
Gerçekten de yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı bulundukları sistemle birlikte dönmekte, evren bir fabrikanın dişlileri gibi düzenli çalışmaktadır.

Evrendeki yörüngeler sadece bazı gök cisimlerinin hareketi değildir. Güneş sistemimiz hatta diğer galaksiler, başka merkezler etrafında büyük bir hareketlilik gösterirler. Dünya ve onunla birlikte Güneş Sistemi her yıl, bir önceki yerinden 500 milyon kilometre uzakta bulunur.

Gök cisimlerinin yörüngelerinden en ufak bir sapmanın bile sistemi altüst edecek kadar önemli sonuçlar doğurabileceği hesaplanmıştır. Örneğin dünya yörüngesinde, normalden fazla veya eksik 3 milimetrelik bir sapma bakın nelere yol açabilirdi:
"Dünya güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki her 18 milde doğru bir çizgiden ancak 2.8 mm ayrılır. Dünyanın çizdiği bu yörünge kıl payı şaşmaz, çünkü; yörüngeden 3mm'lik bir sapma bile büyük felaketler doğururdu: sapma 2.8 yerine 2.5 mm olsaydı yörünge çok geniş olurdu ve hepimiz donardık, sapma 3.1 mm olsaydı hepimiz kavrularak ölürdük." (Bilim ve Teknik, Temmuz 1983)
Gök cisimlerinin bir başka özelliği de, yörüngelerinin dışında bir de kendi etraflarında dönmeleridir. "Dönüşlü olan göğe andolsun." (Tarık, 11) ise tam da bu gerçeğe işaret eder.
 

7/12
 

GÜNEŞ

Dünyadan 150 milyon km. uzakta olmasına rağmen, güneş bizim için gerekli olan enerjiyi kesintisiz olarak ulaştırır.
Bu dev enerjili gök cisminde hidrojen atomları devamlı olarak helyuma çevrilmektedir. Her saniye 616 milyar ton hidrojen, 612 milyon ton helyuma çevrilmektedir. Bu esnada dışarı salınan enerji 500 milyon hidrojen bombasının patlamasına denktir.

Dünyada hayat güneşten gelen enerjiyle sağlanır. Yeryüzündeki dengenin devamı ve canlılık için gereken enerjinin % 99 'u güneşten sağlanır. Söz konusu enerjinin yarısı gözle görünür ve ışık olarak alınır. Geriye kalan enerjinin büyük bir kısmı gözle görülmeyen, ama sıcaklık biçiminde ortaya çıkan kızılötesi ışınlardır.
Güneşin bir özelliği de çan gibi genleşip salınmasıdır. Bu olay her beş dakikada bir tekrarlanmakta güneşin yüzeyi bu sırada saatte 1080 km hızla, 3 km. kadar bize doğru ilerleyip sonra geri dönmektedir.
Güneş, Samanyolu'nu oluşturan 200 milyar yıldızdan biridir. Dünyadan 325.500 defa büyük olmasına rağmen, evrendeki küçük yıldızlardan sayılmaktadır. Çapı 125 bin ışık yılı olan Samanyolu'nun merkezine 30 bin ışık yılı uzaklıktadır. ( 1 ışık yılı= 9.460.800.000.000 km.)

 
GÜNEŞİN YOLCULUĞU

"Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra (karar yerine) doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir." (Yasin Suresi, 38)

Astronomların hesaplarına göre güneş, içinde bulunduğu galaksinin hareketi nedeniyle, Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı'na doğru saatte 720.000 km.’lik bir hızla yolculuk etmektedir. (Bu, kaba bir hesapla güneşin günde 720.000x24=17.280.000 km. yol katettiğini gösterir. Tabi ona bağlı olan dünyamızın da...)

YEDİ KAT YER - YEDİ KAT GÖK

"Allah yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı..." (Talak Suresi, 12)

8/12
Dünya atmosferinin yapısı, Kuran'ın işaret ettiği gibi, başlıca yedi bölümden meydana gelir. Atmosferde katları birbirinde ayıran yüzeyler bulunmaktadır. Encyclopedia Americana'nın (9/188) verdiği bilgiye göre, sıcaklığa bağlı olarak yerden itibaren şu katlar sıralanır.

1.Kat - Troposfer: Kalınlığı kutuplarda 8 km. ekvatorda 17 km'ye kadar ulaşır. Bu kat bulutların büyük bir bölümünü kapsar. Sıcaklık yükseltiye bağlı olarak kilometrede 6.5°C azalır.Bu katmanın tropopoz diye adlandırılan ve hızlı hava akımlarının olduğu kısımda sıcaklık -57°C’de sabit kalır.

2.Kat - Stratosfer: 50 km yüksekliğe ulaşır. Burada mor ötesi ışınlar soğurulduğu için ısı açığa çıkar ve sıcaklık 0°C’ye kadar yükselir. Bu soğurma sırasında ısının yanında dünya için hayati önem taşıyan ozon tabakası da ortaya çıkar.
3.Kat - Mezosfer: Yüksekliği 85. km'ye kadar çıkar. Burada sıcaklık -100 C’ye iner.
4.Kat - Termosfer: Sıcaklık giderek yavaşlayan bir tempoda artar.
5.Kat -İyonosfer:Bu bölgedeki gazlar iyon halinde bulunur. Radyo dalgalarının iyonosfer tarafından tekrar dünyaya gönderilmesi sayesinde yeryüzündeki iletişim sağlanır.
6.Kat - Ekzosfer:500 ila 1000. km'nin ötesinde, özellikleri tamamen güneşin etkinliklerine göre değişen tabakadır.
7.Kat - Manyetosfer: Burası dünyanın manyetik alanın kapladığı büyük bir boşluğu andıran alandır. Enerji yüklü atom altı parçacıklar Van Allen Kuşakları olarak adlandırılan bölgelerde tutulur.
Aynı kaynakta sayıldığı üzere yer kabuğunun katmanları da 7 bölümden oluşur:
1.Kat Litosfer(su), 2.Kat Litosfer(kara),3.Kat Astenosfer,4.Kat Üst manto,5.Kat Alt manto,6.Kat Dış çekirdek,7.Kat İç çekirdek
 

DÜNYANIN HAREKETİ

"Dağları görürsün de, onları donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Her şeyi sapasağlam ve yerli yerinde yapan Allah’ın sanatıdır (bu)."
(Neml Suresi, 88)
Kuran, dünya merkezli bir evren modelinin benimsendiği bir çağda, dünyanın aslında bulutlar gibi hareket eden bir cisim olduğunu belirtmektedir. Ayette

9/12
dünya kelimesi yerine dağ kelimesinin yer alması da ilgi çekicidir. Çünkü dağlar dünyadaki sabitliğin simgesidir. Sabit gibi gözüken dağların hareket etmesi demek dünyanın hareket halinde olması demektir.

DÜNYANIN YUVARLAKLIĞI
Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor. (Zümer  Suresi, 5)
Kur’an’ın evreni tanıtan ayetlerinde kullanılan ifadeler oldukça dikkat çekicidir. Üstteki ayette "sarıp örtmek" olarak tercüme edilen arapça kelime "tekvir"dir. Bu kelimenin arapça karşılığı yuvarlak birşeyin üzerine bir cisim sarmaktır. (Örneğin Arapça sözlüklerde başa sarık sarma gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanılır). Dolayısıyla gecenin gündüzü tekvir etmesi ancak yeryüzünün yuvarlak olmasıyla mümkündür.
 
 

DAĞLARIN DEPREMLERİ ENGELLEMESİ
"O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi..."
(Lokman Suresi, 10)
"Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık?"
(Nebe Suresi, 6-7)
Jeolojinin dağlar hakkında söyledikleri yukarıda verdiğimiz ayetlerle tam bir paralellik içindedir. Dağların özelliklerinden biri yeryüzündeki büyük yer tabakalarının uçlarında yükselmesi ve bu tabakaları birbirine bağlamasıdır. Bu özellikleriyle dağlar tahtaları birarada tutan çivilere benzetilmektedir. Bunun yanında dağların yerkabuğunda yaptığı basınç, dünyanın merkezindeki mağma hareketlerinin etkisinin yeryüzüne ulaşarak yerkabuğunu parçalamasına engel olurlar.
 

YARATILIŞTAKİ ÇİFTLER

10/12
"Yerin bitirmekte olduklarından, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir." (Yasin Suresi, 36)

Erkeklik dişilik, "çift" kavramının bir karşılığı olmakla birlikte, ayette bahsedilen "bilmedikleri nice şeylerden" ifadesi daha geniş bir anlam içeriyor. Nitekim maddenin çiftler halinde yaratıldığını ortaya koyan İngiliz bilimadamı Paul Dirac, 1933 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı. "Parité" adı verilen bu buluş, maddenin anti madde denilen bir çifti olduğunu ortaya koymuştur. Anti-madde, maddenin tersi özellikler taşır. Örneğin maddenin tersine anti-maddenin elektronları artı, protonları da eksi yüklüdür.
 

DENİZLERİN BİRBİRİNE KARIŞMAMASI
"Birbirleriyle kavuşup karşılaşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel (berzah) vardır; birbirlerinin sınırı geçmezler." (Rahman Suresi, 19-20)
Yukarıdaki ayette, bilinen iki su kütlesinin birbirleriyle karşılaşıp birleştiği fakat bir engel sebebiyle karışmadıkları vurgulanmaktadır. Bu nasıl olabilir? Normalde beklenen iki denizin birbirleriyle karşılaştığında sularının karışarak hem tuzluluk oranlarının hem de ısılarının eşitlenmeye doğru gitmesidir. Oysa olay böyle olmamaktadır. Örneğin Akdeniz ve Atlas Okyanusu, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu birbirleriyle görsel olarak birleşseler de suları birbirine karışmamaktadır. Bunun sebebi aralarındaki bir engeldir. Bu engel ise "yüzey gerilimi kanunu" olarak bilinen olaydır.

ZAMANIN FARKLILAŞMASI
Einstein'ın "rölativite kuramı"na göre zaman sabit bir ölçü değildir. Hıza bağlı olarak uzayıp kısalır. Kuran, "bir günü elli bin yıl" olan ve yine "bir günü bin yıl" olan farklı farklı zaman birimlerinden bahsederek, zamanın rölatif (göreceli) bir kavram olduğunu, Einstein'dan yüzyıllar önce açıklamaktadır.

"Melekler ve ruh ona süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir." (Mearic Suresi, 4)
"Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir." (Secde Suresi, 5)
 

11/12

KARADELİKLER
Yakıtı tükenen yıldızın içine doğru büzülmesi ve en sonunda, yıldız yerine sınırsız bir yoğunlukta ve sıfır hacimde korkunç bir çekim alanın ortaya çıkmasıyla oluşan karadeliklere Kuran şöyle işaret etmektedir:

"Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim. Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir." (Vakıa Suresi, 75-76)
Ayette yıldızların yerlerinin büyük bir gücü temsil ettiği özellikle vurgulanmıştır. Karadeliklerin yıldızların yerlerinde belirmeleri ve sahip bulundukları büyük çekim gücü düşünülürse ayetin anlamı anlaşılacaktır.

AYIN YÖRÜNGESİ
"Ay'a gelince, biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner). Ne güneşin aya erişip-yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedir." (Yasin Suresi, 39-40 )
Ay yörüngesinde seyrederken dünyanın bazen önüne bazen arkasına geçer. Aynı zamanda dünyayla birlikte güneşin etrafında da döndüğünden uzayda sürekli "S" harfi benzeri bir yörünge çizer. Ayın uzaydaki bu yörüngesinin şekli, kurumuş hurma ağacı dalına oldukça benzemektedir.
Ay dünyanın etrafında saatte 3659 km gibi büyük bir hızla hareket eder. Ay, ancak bu yüksek hızı nedeniyle dünyanın kuvvetli çekim gücünden korunabilmektedir. Ay, hızının daha yavaş olması halinde dünyaya çarpabilecek, daha hızlı olması durumunda ise uzaya savrulacaktı.
Ayın büyüklüğü ve dönüş hızı dünyayı etkilemekte ve gel-git dediğimiz olaya sebep olmaktadır. Ayın çekim kuvvetinin biraz daha fazla olması halinde dünyanın büyük bölümü bir anda sular altında kalabilirdi.

DÜNYANIN KORUNMUŞ TAVANI
Biz çoğunlukla pek farkında olmayız, ama her gezegene olduğu gibi dünyaya da çok sayıda göktaşı düşmektedir. Diğer gezegenlere düştüklerinde dev kraterler açan bu göktaşlarının dünyaya zarar vermemelerinin nedeni, gezegenimizi saran atmosferin düşmekte olan göktaşlarına karşı büyük bir direnç göstermesidir. Göktaşı bu dirence fazla dayanamaz ve sürtünmeden dolayı yanarak büyük bir kütle kaybına uğrar. Böylece, büyük felaketlere yol açabilecek bu tehlike, atmosfer sayesinde savuşturulmuş olur.

12/12
Kuran, atmosferin yaratılışındaki bu özelliği şöyle ifade ediyor:
"Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık, onlar ise bunun ayetlerinden yüz çevirmektedirler." (Enbiya Suresi, 32)
Gökyüzünün "korunmuş bir tavan" oluşunun en önemli örneklerinden biri dünyayı saran manyetik alandır. Atmosferin en üst tabakası "Van Allen" adı verilen bir manyetik kuşaktan oluşur. Bu kuşak dünyanın çekirdeğinin sahip olduğu özellikler nedeniyle ortaya çıkmıştır.

Çekirdek, demir ve nikel gibi manyetik özelliği olan ağır elementleri içerir. Ancak bunlardan daha önemlisi çekirdeğin iki farklı yapıdan oluşmuş olmasıdır: İç çekirdek katı, dış çekirdek ise sıvı haldedir. Çekirdeğin bu iki katmanı birbiri etrafında hareket eder. Bu hareket ağır metaller üzerinde bir çeşit mıknatıslanma etkisi yaparak bir manyetik alan oluşturur. İşte Van Allen Kuşakları bu manyetik alanın, atmosferin en dışına kadar ulaşan bir uzantısıdır. Bu manyetik alan sayesinde dünya, uzaydan gelebilecek olan tehlikelere karşı korunmuş olur.
Bu tehlikelerin en önemlilerinden biri, "Güneş rüzgarları"dır. Güneş, dünyaya ısı ve ışıktan başka, radyasyon ile beraber saatteki hızı 1.5 milyar kilometreyi bulan, proton ve elektronlardan oluşan bir rüzgar da gönderir.
 
Güneş rüzgarları, dünyanın 40.000 mil uzağında manyetik halkalar çizen Van Allen Kuşakları'ndan geçemezler. Parçacık yağmuru şeklindeki Güneş rüzgarı, bu manyetik alanla karşılaşır ve ayrılarak bu alanın çevresinden akar.
Güneşten gelen X ve ultraviyole ışınlarının büyük bölümü ise atmosfer tarafından emilmektedir. Bu emilme olmadan, yeryüzünde hayat olması ise mümkün değildir.

Etrafımızı saran atmosferik kuşaklar, sadece zararsız orandaki ışınlar, radyo dalgaları ve görünür ışığın dünyamıza ulaşmasına imkan verecek bir geçirgenliğe sahiptirler. Eğer atmosferimiz bu geçirgenlik özelliğinden yoksun olsaydı, ne haberleşme dalgalarını kullanabilir, ne de canlılığın temeli olan gün ışığını bulabilirdik.
Dünyayı saran ozon tabakası da Güneş’ten gelen ve canlılar için zararlı olan morötesi ışınların yere kadar ulaşmasını önlemektedir. Güneş'ten gelen ultraviyole ışınları yeryüzündeki tüm canlıları öldürecek kadar fazla enerji yüklüdürler. Bu nedenle, dünyada yaşamın var olabilmesi için, gökyüzünün "korunmuş Tavan’ına bir de ozon tabakası eklenmiştir.