Tebaa Ne Demek, Tebaa Nedir

    
Tebaa Ne Demek, Tebaa Nedir
Tebaa Ne Demek, Tebaa Nedir

Tebaa Nedir

Bu kelime birçok alanda kullanılan ve çok eskilere dayanan bir terimdir. Birçok kullanım şekli olduğundan dolayı farklı sosyal konularda anlamlar taşımaktadır. Hukukta kullanılan anlamında, tebaa, uyruk anlamına gelmektedir. Tebaa denilen insanlar bir devletin egemenliği, hükmü altından bulunan kişiler anlamına gelmektedir. Hukuk dışında, felsefe, psikoloji, sosyoloji ve mantık terimleri arasında tebaa sadece uyruk anlamına gelmektedir. Tebaa, yine Atatürkçülük ilkeleri arasında büyük bir devletin gözetimi, hükmü altında olan insan topluluğu anlamında kullanılmaktadır.

Tebaa daha çok Osmanlı zamanını dayanan ve Osmanlı zamanında öne çıkan bir terimdir. Peki farklı kullanım anlamları ile tebaa ne demek, tebaa anlamı nedir yazımızın devamında:


Tebaa Ne Demek

Tebaa; güçlü bir yönetime sahip olan devletin başka uyruktaki insanları gözetimi altına alarak, iç ve dış işlerinden sorumlu olması anlamına gelmektedir. Tebaa’nın daha çok Osmanlı döneminde öne çıkan örnekleri ile konuyu daha net bir şekilde açıklayabiliriz.

Osmanlı devleti sınırları içinde yaşayan her gayrimüslim kendi arasında bir cemaate bağlıydı. Bu topluluklar doğrudan millete bağlı olmak zorundaydı. Osmanlı’da bu milletlerin başında olanlar yalnızca padişahlarla ilişkili olmaktaydı. Padişahla doğrudan ilişkili olan bu liderler, vergi verme, davranışların sorumlulukları ve adalet için padişaha halk temsilciği yapmakta sorumluydu. Bu nedenle padişahlar bu gayrimüslim liderler aracılığıyla bu azınlıklıklardan haberdar ve kontrol altında olmuş oluyordu.

Her cemaat kendi dininin gerektirdiği gibi ibadet etmekte ve ayinlerini serbestçe yapabilmekte özgürdü. Padişahlar, bu konuda oldukça hoşgörülü bir tutum sergilemişlerdi. Tebaa’sında bulunan halkı dini yönden dinlerini gerektirdiği gibi yaşamalarını sağlamış, kendi halkından herhangi bir baskı olmaması içinse fermanlar vererek Tebaa yani kullarını mağdur etmemiştir.


tebaa ne demek
tebaa ne demek

Yalnız din konusunda değil, Osmanlı Devleti, Dünya’nın hiçbir yerinde görünmeyen bir sistem izlemiş ve oldukça hoşgörü barındıran politikası ile gayrimüslim halka, her alanda dini, adli, hukuki, eğitim, kültür ve idari alanda özerklik sağlamıştır. Kendi halkı hangi konularda özgürlüğü varsa, devlet içindeki adalet ve hukuk sisteminden, sosyal haklardan ve bunun gibi birçok alanda eşit şekilde yararlanma hakkı tebaa’lara da tanınmıştır.

Bir yandan da, Rumlar, Museviler ve Ermeniler, gelenekleri, dilleri ve yaşam tarzları gibi konularda Türklerden ayrı bir politikada yer almaktaydı. Bunlar Osmanlı sınırları içinde yaşadıkları halde devletin asıl önemli kıldığı kendi öz halkı ve milleti olan Türklere karşı itibarsız hale gelmeye başlamışlardı. Dik başlı ve itibarsız olan özerk topluluklar haline gelen tebaalar eskiden iyi olan gayrimüslim Türk ilişkisine zarar vermeye başlamışlardı. Gayrimüslimlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde azınlık kalan Türkler zamanla dışlanmaya başlamıştı. Böylelikle azınlıklar kendi aralarında örgütlenmeye başlayarak Osmanlı yönetiminden ayrılma düşünceleri kurmaya başlamışlardı.

Bu yüzden tebaa, yani azınlık olan uyruklar bir süre sonra tehlikeli bir hal almaya başlayarak Osmanlı halkını zor duruma sokmaya başlamışlardır. Bunlara önlem olarak ayaklanmaya çalışan tebaalar bastırılmış ve eşit haklar tanınmasının yanı sıra adalet konusundaki konusundaki yükümlülükleri de arttırılmış olmaktaydı.